Seri Paul Riceour’ün ‘Başkası Olarak Kendisi’ kitabında anlattığı öyküsel kimlik ve bellekler takası kavramından alıyor.
Bellek takası; bireyin kendi öyküsünü sadece kendi ağzından duymak veya anlatmak yerine, başkalarından da dinleyerek farklı algılara izin vermesidir. Böylece kendi öykülerini tekrar yazabilme cesaretine ulaştığını işaret eder. Buna da ‘bellek takası’ adını verir.
Kimliğimiz, sahip olduğumuz öykülerden oluşur ve bu da bizi hatırlama üzerinden belleğimize götürür. Fakat geçmişte kalan öyküler, hatırlama ile geldiği için, tekrar tekrar anlatıldığı sürece zaman içinde değişir ve manipülasyona açık hale gelir. Bu yüzden öyküleri başka öykülerle karşılaştırmak ve sınamak gerektiğini savunur.
Buradan yola çıkan seri öyküsel bir kimlik üzerinden hatıraları tekrar canlandırarak, birey üzerinde bıraktığı iz veya duygu üzerinden ortak bir dil, kolektif bir paylaşım alanı yaratmayı amaçlıyor. Geçmişte yaşananların birçok doğrusu olabileceğini kabul ederek, tek bir gerçeği sahiplenmekten vazgeçmek, öykülerin hayali alandaki esnekliği ile bir değiş tokuş durumu oluşturuyor. Öykülerin bireye asıl ait bıraktığı o izi anımsama, bir geri dönüş anı gibi kurgulanan kompozisyonlarda, imgeler, semboller ve renkler üzerinden bir bellek takası inşa ederek, yeni hikayelere açılan bir alan yaratıyor. Bu zaman zaman kendi hikayelerimin başkaları tarafından anlatılmasına izin verirken, başkalarının hikayelerini de benim hatırlamama ve anlatmama olanak sağlıyor.
Anı’dan gelen melankolik bir his, çağrışım üzerine ortaya çıkan sızı veya aşinalık uyandıran bir acı ve bunun gibi duyguları işler. İzleyicinin bunları uzlaştırma veya yorumlama girişimleri, iç dünyalarında veya başkalarıyla etkileşimde ne yaşadıklarını anlatmaya ve tanımlamaya çalıştıkları mekanizmalara benzer.
Reçine mükemmel, dayanıklı ve saydam yapısı, hatırlamaya ve hatırlanan öykülerimize uzanırken, katmanların içine hapsolan imgeler, renkler ve taşıdıkları hisler, tekrar tekrar ve tek ağızdan anlatılan ve anlatıldıkça sabitleşen spesifik izlere melankolik bir göndermede bulunuyor. Öznellikten yola çıkan izler, sen ,o, bu veya şu ize transfer oluyor, bazen yarattığı çağrışım ile çoğunluğu kapsayabiliyor; aynı yerde buluşturabiliyor. Zarar görmüş, eskimiş fotografların üstüne, tekrar tekrar uygulanan saydam katmanlar, hem hatıraların geçirdiği değişimlere gönderme niteliği taşırken, hem de yeni tekrarlarla yeni hikayelerin ihtimalini barındırıyor.